25 Ekim 2012 Perşembe

KAZ GELECEK YERDEN...

Yıllardır dünyanın gündemini değiştiren;kitleleri peşinden sürükleyen,zaman zaman savaşları da bir süreliğine olsa da durdurabilen bir olgudur futbol.Tüm dünya genelinde,kulüplerin efsane isimleri parayı ön planda tutmamış;sadece isimlerine ve karizmalarına saygı beklemişlerdir.Buna örnek olabilecek bir örnek de Hollanda'nın futbol filozofu,modern futbolun fikir babası,total futbolun ilk somut uygulayıcısı Johan Cruyff'tur.Cruyff dokuz yıl boyunca Ajax'ta top koşturduktan sonra,Barcelona'da oynamıştı.Katalan ekibindeki beş yıllık macerasından sonra,bugün aktif faaliyeti olmayan Los Angeles Aztecs ve Washington Diplomats gibi Amerikan takımlarında forma giydi.Ardından sırtına geçirdiği Levante formasını çok kısa bir süre terletti.Ardından Ajax'a geri döndü ve ardı ardına iki şampiyonluk kazandı.1983 yazında Ajax yöneticileri Sarı Fare'nin yaşlandığını ileri sürerek kontratını yenilemedi.Cruyff bunun üzerine ismine ve kişiliğine saygısızlık yapıldığını açıkladı.Ardından da Ajax'ın ezeli rakibi Feyenoord ile anlaştı.1983-1984 sezonunda Feyenoord şampiyonluğa ulaşırken,Cruyff ise adeta kendisiyle sözleşme yenilemeyen Ajax yöneticilerine "keşke" dedirtmişti.

Cruyff örneğinde görüldüğü gibi karizmasına ve ismine bir saygısızlık,vefasızlık yapıldığını düşünür efsaneler.Çünkü onlar biraz egoist,biraz da cefakârdır.Ancak son 10 yılda futbolun içerisine paranın daha fazla girmesiyle efsane kavramına uygun bir futbolcu aramanın da çok zorlaştığı görülür.Artık 32-33 yaş sınırını aşmış,kulübünde bir efsane haline gelmiş oyuncular kontrat imzalamakta sıkıntı çekiyor.Kulüpler,deneyim yerine,dinamizmi tercih ediyor.İşte sorun burada başlıyor.Arap,Rus,Çin,Hint,Amerikan sermayelerinin ele aldığı kulüpler çok büyük miktarda parayı futbol piyasanına aktarmaya başladığından beri transfer pazarında oyunu değerleri korkunç bir şekilde arttı ve kulüpler bir oyuncunun değerinden fazla miktarlarda parayı kulüplere ödemeye başladı.Bunun sonucunda kulüplerin finans hesapları,büyük mali krizlere kurban gitmeye başladı.Bunun üzerine Avrupa kulüplerini "kurtarmak isteyen" UEFA;2009 Eylül'ünde aldığı kararlara bağlı olarak başlattığı "Financial Fair-Play" kriterlerine bağlı olarak bir çok kulübü Avrupa kupalarından men etmeye başladı bile.Ancak dışarıdan gelen sermayelere karşı olduğunu belirten;bir bakıma kapitalist futboldan hazzetmeyen bir söylem içerisine giren UEFA,Arap sermayesinin kanatları altına giren PSG ve Manchester City gibi kulüplere de bir çözüm bulamıyor.Bir çok yetenekli oyuncuyu kadrosunda bulunduran ve bu oyuncuların çoğunun pek bir katkı yapmadığı takımlar futboldaki güç dengelerini alt üstü etmesine rağmen;bazı kulüpler ise bu tutuma karşı bir duruş sergiliyor,buna göre hareket ediyor ve başarılı oluyorlar.Porto,Borussia Dortmund,Fiorentina,Athletic Bilbao gibi kulüpler altyapılarından çıkardıkları yıldızları kullanarak veya transfer piyasası içinde değerlendirerek;zengin sermayeye sahip kulüpleri deyim yerindeyse "sağıyor."

         Soldan sağa:Şeyh Mansur ve teknik ekibin son transfer çılgınlıkları:Dzeko-Nasri-Aguero-Garcia

Bugün Almanya'da Bayern Münih'in,İngiltere'de Manchester City'nin,İspanya'da Real Madrid ve Barcelona'nın bulduğu büyük transfer bütçelerini eline alan menajerler;parayı çarçur etmeyi de iyi biliyor.Çünkü biliyorlar ki;oluşturulan çok güçlü takımlar,daha fazla sponsorluk,daha fazla ürün satışı,daha fazla popülarite anlamına geliyor.Bu yüzden çok fazla paralarla oynuyorlar.Çok büyük paralar için daha az miktarda parayı gözünü kırpmadan harcayabiliyorlar.Kulüpler arasındaki gelir farkının giderek artması da işlerine geliyor.Ekonomik sömürünün adı olan kapitalizmin adı futbolda da değişmiyor.Küçük olanı ezme sevdası hep devam ediyor.Bu gidişle de devam edeceğe benziyor.

Çünkü kaz gelecek yerden tavuğun esirgenmeyeceğini onlar da biliyor.