24 Kasım 2012 Cumartesi

KASIM AYI=RÖVAŞATA AYI

Çok değil 14 Kasım akşamı İsveç-İngiltere maçında kaleci Joe Hart'ın vahim hatasını akıl dolu bir rövaşata ile değerlendiren Zlatan İbrahimovic,golden sonra bütün futbol müsabakalarında bir bakıma rövaşata şenliklerini başlattığını bilmiyordu herhalde.

                                                                  Üstte:Rövaşata şenlikleri başlasın !!!

Üç gün sonra golün atıldığı Solna Stadı'ndan binlerce kilometre uzakta,Eskişehir Atatürk Stadı'nda Fenerbahçe forveti Moussa Sow takım arkadaşı Dirk Kuyt'un asistini benzer şekilde ağlara gönderecekti.Bu gol Sow için pek yabancı bir gol değildi.Zira daha önce Beşiktaş'a ve Galatasaray'a da rövaşata ile birer gol atmıştı.

                                          Üstte:Alışkın olduğu rövaşatayı yapmak Sow için zor olmasa gerek.

21 Kasım akşamı ise bir stoper,bazı çevrelerce İbrahimovic'in golünden daha güzel bir rövaşata golünü Anderlecht ağlarına gönderecekti.Bu oyuncu Milan'da oynayamayacak kadar kalitesizlikle itham edilen Fransız oyuncu Philippe Mexes'ten başkası değildi.Kaleye gayet uzak bir noktadan atılan topu,göğsüyle ustaca kontrol etmiş ve Anderlecht kalecisi Proto'yu aynı şekilde ustaca bir rövaşata ile mağlup etmişti.

                              Üstte:Mexes'in attığı golün daha iyi olduğunu söyleyenlerin sayısı hiç de az değil.

Hemen ertesi gün,22 Kasım akşamı,O.Marsilya karşısında Velodrome Stadı'nda oynanan maçta Fenerbahçe stoperi Bekir İrtegün,kornerden gelen topu tıpkı takım arkadaşı Moussa Sow gibi rövaşata ile ağlarla buluşturacaktı.O güne kadar taraftarlar ve otoriteler tarafından ağır eleştirilere konu olan Bekir İrtegün,bu sefer de attığı bu üç puanlık golle tebrikleri kabul edecekti.

                                   Üstte:Bekir,rövaşata ve gol...Bu üç kelime aynı cümlede bulunuyordu.

24 Kasım günü ise Almanya'da Allianz Arena'da,Bayern Münih'in sezon başındaki 40 milyon euroluk flaş transferi Javi Martinez de bu rövaşata kervanına katılacaktı.Rotasyonda ancak şans bulan,40 milyon euroyu haketmeyecek bir oyun sergilemekle itham edilen genç oyuncu,takım arkadaşı Toni Kroos'un kornerden gelen ortasında topla buluşan Schweinsteiger'in kafayla attığı pası iyi değerlendirerek 5-0'lık skorla sonuçlanan maçın gol perdesini açacaktı.

                                                     Üstte:Ne Dante,ne de Cherundolo topa dokunabildi.

Kasım ayının bitmesine 6 gün kaldı artık.Bu süre içinde liglerde,lig kupalarında oynanacak bir çok maç var.Eğer biraz iyimser olursak,bu süre içinde birkaç tane daha rövaşata golü izleyeceğimiz anlamına gelebilir.Bekleyip,göreceğiz.

16 Kasım 2012 Cuma

BİRKAÇ SATIR FUTBOL



Bir zamanlar Cafu'nun,Panucci'nin savunduğu sağ bek pozisyonunu Zeman;genç Paraguaylı'ya emanet etti.Ancak karşısındaki Lazio kaptanı Stefano Mauri'nin o bölgeyi koridora çevirmesine engel olamadı.



Roma-Lazio derbilerinin sertliği meşhurdur.Roma'nın uslanmaz çocuğu bokstaki maharetlerini gösteriyordu.Ta ki;hakem Gianluca Rocchi ona sahada olduğunu hatırlatana kadar.


"İşte o an" denilebilecek bir kare.İbrahimovic'in futbolun anavatanı İngiltere'ye;Bobby Charlton'ın ilk örneklerini sunduğu röveşata vuruşuyla gol atacağını ne arkadan kadraja giren Gary Cahill,ne de ekürisi olduğu,kadraja son anda giren Tobias Sana bilebilirdi.

25 Ekim 2012 Perşembe

KAZ GELECEK YERDEN...

Yıllardır dünyanın gündemini değiştiren;kitleleri peşinden sürükleyen,zaman zaman savaşları da bir süreliğine olsa da durdurabilen bir olgudur futbol.Tüm dünya genelinde,kulüplerin efsane isimleri parayı ön planda tutmamış;sadece isimlerine ve karizmalarına saygı beklemişlerdir.Buna örnek olabilecek bir örnek de Hollanda'nın futbol filozofu,modern futbolun fikir babası,total futbolun ilk somut uygulayıcısı Johan Cruyff'tur.Cruyff dokuz yıl boyunca Ajax'ta top koşturduktan sonra,Barcelona'da oynamıştı.Katalan ekibindeki beş yıllık macerasından sonra,bugün aktif faaliyeti olmayan Los Angeles Aztecs ve Washington Diplomats gibi Amerikan takımlarında forma giydi.Ardından sırtına geçirdiği Levante formasını çok kısa bir süre terletti.Ardından Ajax'a geri döndü ve ardı ardına iki şampiyonluk kazandı.1983 yazında Ajax yöneticileri Sarı Fare'nin yaşlandığını ileri sürerek kontratını yenilemedi.Cruyff bunun üzerine ismine ve kişiliğine saygısızlık yapıldığını açıkladı.Ardından da Ajax'ın ezeli rakibi Feyenoord ile anlaştı.1983-1984 sezonunda Feyenoord şampiyonluğa ulaşırken,Cruyff ise adeta kendisiyle sözleşme yenilemeyen Ajax yöneticilerine "keşke" dedirtmişti.

Cruyff örneğinde görüldüğü gibi karizmasına ve ismine bir saygısızlık,vefasızlık yapıldığını düşünür efsaneler.Çünkü onlar biraz egoist,biraz da cefakârdır.Ancak son 10 yılda futbolun içerisine paranın daha fazla girmesiyle efsane kavramına uygun bir futbolcu aramanın da çok zorlaştığı görülür.Artık 32-33 yaş sınırını aşmış,kulübünde bir efsane haline gelmiş oyuncular kontrat imzalamakta sıkıntı çekiyor.Kulüpler,deneyim yerine,dinamizmi tercih ediyor.İşte sorun burada başlıyor.Arap,Rus,Çin,Hint,Amerikan sermayelerinin ele aldığı kulüpler çok büyük miktarda parayı futbol piyasanına aktarmaya başladığından beri transfer pazarında oyunu değerleri korkunç bir şekilde arttı ve kulüpler bir oyuncunun değerinden fazla miktarlarda parayı kulüplere ödemeye başladı.Bunun sonucunda kulüplerin finans hesapları,büyük mali krizlere kurban gitmeye başladı.Bunun üzerine Avrupa kulüplerini "kurtarmak isteyen" UEFA;2009 Eylül'ünde aldığı kararlara bağlı olarak başlattığı "Financial Fair-Play" kriterlerine bağlı olarak bir çok kulübü Avrupa kupalarından men etmeye başladı bile.Ancak dışarıdan gelen sermayelere karşı olduğunu belirten;bir bakıma kapitalist futboldan hazzetmeyen bir söylem içerisine giren UEFA,Arap sermayesinin kanatları altına giren PSG ve Manchester City gibi kulüplere de bir çözüm bulamıyor.Bir çok yetenekli oyuncuyu kadrosunda bulunduran ve bu oyuncuların çoğunun pek bir katkı yapmadığı takımlar futboldaki güç dengelerini alt üstü etmesine rağmen;bazı kulüpler ise bu tutuma karşı bir duruş sergiliyor,buna göre hareket ediyor ve başarılı oluyorlar.Porto,Borussia Dortmund,Fiorentina,Athletic Bilbao gibi kulüpler altyapılarından çıkardıkları yıldızları kullanarak veya transfer piyasası içinde değerlendirerek;zengin sermayeye sahip kulüpleri deyim yerindeyse "sağıyor."

         Soldan sağa:Şeyh Mansur ve teknik ekibin son transfer çılgınlıkları:Dzeko-Nasri-Aguero-Garcia

Bugün Almanya'da Bayern Münih'in,İngiltere'de Manchester City'nin,İspanya'da Real Madrid ve Barcelona'nın bulduğu büyük transfer bütçelerini eline alan menajerler;parayı çarçur etmeyi de iyi biliyor.Çünkü biliyorlar ki;oluşturulan çok güçlü takımlar,daha fazla sponsorluk,daha fazla ürün satışı,daha fazla popülarite anlamına geliyor.Bu yüzden çok fazla paralarla oynuyorlar.Çok büyük paralar için daha az miktarda parayı gözünü kırpmadan harcayabiliyorlar.Kulüpler arasındaki gelir farkının giderek artması da işlerine geliyor.Ekonomik sömürünün adı olan kapitalizmin adı futbolda da değişmiyor.Küçük olanı ezme sevdası hep devam ediyor.Bu gidişle de devam edeceğe benziyor.

Çünkü kaz gelecek yerden tavuğun esirgenmeyeceğini onlar da biliyor.

16 Eylül 2012 Pazar

SARI FULELİ ADAM !


30 Ağustos 1972 tarihinde,o zamanki Çekoslovakya topraklarında dünya gelen,sarı ve fuleli saçlara sahip bir çocuğun yaşamının,karizmasının,bağlılığrnın,sportmenliğinin;ileride Çizme'yi,Roma'yı,Torino'yu futboluyla hayran bırakacak fuleli gencin;velhasıl 40 yıllık ömründe futbol eksik olmamış bir futbol adamının öyküsüdür bu satırlar...



Trenta için en az iki şampiyonluk daha yaşaması gereken Juventus'un sarı saçlı,fuleli efsanesi Pavel Nedved,topu ayağına aldığı zaman aklın almayacağı şekilde beklenmedik hareketler yapıp,rakibini yıldırabilen,istediğini sahaya yansıtabilen dobra bir futbolcuydu.Komünist-Faşist rekabetinin en sıcak halde yaşandığı,maç zamanları Roma Olimpiyat Stadı'ndaki taraftarların meşin yuvarlak diye tabir edilen ,Dünya üzerinde kullanıldığı her yerde cehennemi etkilere sahip olan futbol topuna konsantre olduğu ve aynı anda stadın da cehenneme dönüştüğü Roma-Lazio rekabetine damga vuran bir oyuncuydu. Nedved.Çok klişe bir tabirdir ancak o zamanki İtalyan siyasetinin futbolla yine içli-dışlı olduğu ve böylece harareti arttırdığı sıcak bir yaz günü Pavel Nedved 41 milyon euroluk rekor bir bonservisle,taraftarlarının Bianconeri de dediği Torino ekibi Juventus'a transfer olduğunda Lazio taraftarları bu sansasyonel transferden memnun olmamış ve Lazio kulüp başkanı Sergio Crognetti'nin odasının camlarını taşlayarak kırmışlardı.

Biancolesti'den Bianconeri'ye

Nedved yeni takımında Buffon,Montero,Thuram,Zambrotta,Del Piero,Ferrara gibi futbolcularla bir arada oynama şansı bulmuştu.Ayrıca iki yeni derbiye de tanıklık edecek ve bu iki derbide de defalarca ter dökecekti.Torino'nun en büyüğünü belirleme maçları olarak gösterilen Juventus-Torino derbisi ilk sıradaydı.Ancak ikinci derbide coğrafya bütün İtalya'ya yayılıyordu.Bu sefer rakip Milano kentinin mavi-siyah tarafı oluyordu.İtalya coğrafyasında bu derbi "İtalya derbisi" olarak adlandırılırken,İnter başkanı Massimo Moratti bu derbiyi şu sözüyle açıklıyordu:"İnter-Juventus maçları,İnter-Milan maçlarına benzemez.Kesinlikle Milan maçlarından daha önemlidir.İşte bundan dolayı biz buna "İtalya derbisi" diyoruz."

Serie B'de oynayan Serie A şampiyonu !

Balloon D'or ödülünü aldığı Juventus'ta üst üste şampiyonluklar yaşayan Nedved'in keyfine diyecek yoktu.Maçlar sezonlar kupalar kazanılırken Juventus altın bir jenerasyon yakalamıştı.İbrahimovic,Vieria,Mutu gibi yıldızları kadrosuna katmıştı.Güçlenen Juventus üst üste iki şampiyonluk yaşarken,Pavel Nedved bu takımın değişmez bir parçasıydı.2004 yazı ise hem Nedved hem de Çek Cumhuriyeti için unutulmaz bir zaman dilimiydi.Euro 2004'te Hollanda'nın önünde grubu kayıpsız geçen Çek Cumhuriyeti'nin oyunu yönlendirme anlamında en etkili iki oyuncusu vardı:Rosicky ve Nedved.Milan Baros'u 5 golle gol kralı yapan Nedved'in kupa hayali;yarı finalde tarihin belki de en antipatik Avrupa şampiyonu Yunanistan tarafından yıkılacaktı..Turnuva sonunda turnuva takımına seçilmişti Nedved.Bu belki de böyle büyük standartlara sahip bir oyuncunun en fazla isteyeceği şeylerden biriydi.Artık 2005-2006 sezonuna hazırlanma vaktiydi.Sezon öncesinde yine harika bir görüntü çizen Nedved sezon içinde yine takımı sırtlayan isim olmuştu.Başarılarla ,şampiyonluklarla biten sezonun ardından takım menajeri Luciano Moggi bir sabah gözaltına alındığında artık her şey eskisi gibi olmayacaktı.29.şampiyonluğunu yaşayan Juventus'un iki şampiyonluğu alınmış;bir de Serie B'ye düşürülmüştü.Tüm bunların üstüne Juventus lige -30 puanla başlayacaktı.Temyize giden bu karara itiraz edilmiş,ceza -17 puana indirilmişti.Takımdan ayrılan yıldızlara ve tüm bu aksiliklere rağmen Nedved bu dönemde dillendirdiği "Eğer bir takım küme düşerse;futbolcular gider adamlar kalır" sözüyle taraftarların gönlünde taht kurmuştu.Del Piero,Trezeguet,Buffon gibi oyuncularla takımda kalan Nedved bu psikolojik sıkıntı ile Almanya'da oynanan 2006 Dünya Kupası'nda Çek Cumhuriyeti ile boy gösterdi.Gana,İtalya ve ABD ile aynı grupta bulunan Çek Cumhuriyeti ikinci tura kalamadı ev turnuvadan elendi.Esasen Nedved için de iyi bir turnuva olmamıştı.Yaşanan şike skandalından sonra 2006-2007'de Serie B şampiyonluğu yaşayan ve bir sezonluk aradan sonra Juventus ile Serie A'nın yolunu tutan Nedved artık yavaş yavaş yeni bir jenerasyonun gelemesini dillendiriyordu.

Serie B'den Marchisio,Chiellini,Iaquinta,Marchionni gibi oyuncuları  kadroya katıp yola devam etmişti.Serie A'da geçen ilk sezonda beklenen gerçekleşmiş,Juventus ligi üçüncü sırada bitirmişti.Ertesi sezon için iyi sinyaller verilse de sezon bir kabus gibi geçmişti.Ligi yedinci sırada bitiren Juventus yeni bir yapılanmaya gidecekti.Sözleşmesi sona eren Nedved ise 26 Ağustos 2009 tarihinde kişisel internet sitesinden yaptığı açıklamada futbolu bıraktığını açıklamıştı.19 senelik aktif,profesyonel futbol hayatına son noktayı koymuştu.Futbolu bıraktığını açıklaması üzerine takım arkadaşlığı yaptığı bir başka Juventus efsanesi Alessandro Del Piero hakkında şunları söylemişti:"Vücudunu çok iyi koruyan bir futbolcuydu.O'nu kelimelerle anlatmak çok güç.Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim:Eğer Nedved'i ortadan ikiye bölerseniz,iki ayrı futbolcu elde edersiniz."

Futbol milyonların sahada ter döküp para kazandığı bir oyun.Sahada oynayıp kolay para kazanılabilir,ancak sahada oynayıp efsane olmak çok zordur.İşte Nedved'i efsane yapan buydu.Bir çok oyuncuya örnek olmasını da...

23 Haziran 2012 Cumartesi

YAŞASIN İKİNCİLER !

Bundan tam 187 yıl önce Viyana'da hayata veda eden ünlü İtalyan müzisyen Antonio Salieri sanat yaşamı boyunca "Tanrı'nın çok sevdiği" Mozart'ın gölgesinde kalmış olmanın hissiyle,ölmeden önce "Yaşasın ikinciler" demişti.Salieri'nin ölümünden 154 yıl sonra özerk Lombardiya topraklarında dünyaya gelen vatandaşı ressam Andrea Pirlo'nun bu söze uygun bir kişi olacağını Salieri tahmin edemezdi herhalde.İtalya'nın kuzeyinden gelen bu sanatçı ruhlu adamın yıllarca vitrinde kalıp hiçbir zaman birinci olmak için aday gösterilmeyeceğini de.



                                                             
                                                  Soldan sağa:Bir maestro yetişiyor

Brescia'da başlayan futbol kariyerine İnter'de kısa bir süre devam ettikten sonra,2001 yılında ezeli rakip Milan'ın kapısından içeri girdiğinde bu kulüpte "efsane ikinci" olacağını Pirlo da düşünmüyordu.Bahtsızlığı her zaman lider oyuncularla oynamak olan bu sanatçı ruhlu adam 2002'de İtalya Milli Takım'na çağrıldığında "Artık patron benim" diye düşünse de bu fikri Maldini,Totti,Del Piero gibi oyuncuları görünce değişiverdi aniden.Her zaman organizasyonun en önemli parçası olsa da bu şanssızlığını kıramadı Pirlo.2011 yılında Calciopoli adlı büyük şike skandalından sonra toparlanmaya çalışan Juventus'a gittiğinde genel patron olamasa da artık Juventus'un orta sahasının patronu olacaktı ve muradına da ermişti bir bakıma.Kalede Buffon'un,defansta Chiellini'nin ve forvette Del Piero'nun liderliğiyle Juventus 2011-2012 sezonunda İtalya ligi şampiyonluğuna uzanırken,kaptan Del Piero,Pirlo'yu şampiyonluğu getiren adam olarak lanse etti.Topa her dokunuşunun tuvale aktardığı bir fırça sanat olduğunu söylediğimizde yanılmayacağımız bu adam,şimdilerde İtalya Milli Takımı için Euro 2012'de ter döküyor ve bu sefer takımın patronluğunu,liderliğini devralıyor.Oyunu sadece ayaklarıyla değil,düşleriyle,hayal gücüyle,sezgileriyle oynayarak empresyonist bir ressam kimliğine bürünen Pirlo futbolu bıraktığında ilk olarak ne söyler dersiniz ? Biz bu sefer başkalarına kulak verelim.33 yaşında olmasına rağmen pasları,oyunu,takım arkadaşlarını yönlendirmesi dolayısıyla Milan'ın unutulmaz kaptanı Maldini'nin yine bir Pirlo resitalinden sonra bir gazetecinin "Pirlo nasıldı ? " diye sormasının ardından söylediği şu sözü iyi dinleyelim:

-Pirlo mu ? Maalesef ressamlık hakkında bir bilgim yok.

22 Haziran 2012 Cuma

"ÇEK" ORADAN BİR SANDALYE;OTUR DA DERDİNİ ANLAT !

Dün akşam oynanan Çek Cumhuriyeti-Portekiz maçında görüldü ki;Çekler 2000'li yılların popüler jenerasyonunu tamamen kaybetmiş.Poborsky,Nedved,Koller,Berger,Smicer gibi yıldızların başını çektiği,Baros ve Rosicky'nin genç yıldız adayları olarak gösterildiği Çek Cumhuriyeti artık eski gücünde değil.Çeyrek finale çıkarak sürpriz yapan ancak gol kısırlığı çeken Çekler'in eksi averajla turnuvaya vedası olağanüstü bir durum değildi.Çekoslovakya altyapısından tamamen uzaklaşmış bir ülke olan Çek Cumhuriyeti'nin;başkenti,büyük besteci Mozart,'ın en ünlü konserlerinden birini verdiği Prag,geçmişte en az Mozart kadar yetenekli futbol sanatçıları ortaya çıkarmış olsa da;bugün sadece Çek taraftarların hüznünün adresi.

Sparta-Slavia rekabetinde güç dengelerinin Sparta lehine değiştiği bu sezonun sonunda Çek Milli Takımı umutlarını Avrupa'da top koşturan oyuncularına bağlamıştı.Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı.Yıldızlarından yeterli derecede verim alamayan Çekler,sürpriz olarak gruptan çıktıktan sonra daha fazla gidemeyeceklerini de düşünmüş olmalılar ki,istedikleri futbolu oynayamadılar.Sorun altyapıda mı,yoksa Bilek'te mi,yoksa oyuncularda mı bilinmez ama Çeklerin uzunca bir süre yapılanma çalışması yapması gerektiği bir gerçek.Bu zaman sürecinde efsane jenerasyonun en azından bir kısmının verimini yakalama şansına sahip.Bu şansı ne kadar değerlendirirler ? Onu da zaman gösterecektir.